İlaç Alerjisi Nasıl Anlaşılır?

Şubat 28, 2018 1 Comments

İlaç Alerjisi Nasıl Anlaşılır? - https://www.sagliklimiyim.com/ilac-alerjisi-nasil-anlasilir/
https://www.sagliklimiyim.com/wp-content/uploads/2018/03/C4B0laC3A7-Alerjisi-NasC4B1l-AnlaC59FC4B1lC4B1r.jpg




Hastalıkların tedavisinde ve teşhisinde kullanılan antibiyotikler, ağrı kesiciler, lokal anestezi maddeler, radyokontrast maddeler gibi kullanılan ilaçlara karşı hasta vücudunun anormal tepkiler vermesi, beklenilmedik bir şekilde duyarlılık göstermesine ilaç alerjisi adı verilmektedir.


Günümüzde kullanılan ilaçlarında yaklaşık %20’sine istenmeyen reaksiyonlar oluşmaktadır. Ciddi reaksiyonların verileceği ilaçların oranı ise %1-2 aralığındadır.


İlaç tedavisi gerektiren bir hastanın kullanması gerektiği ilaca bir alerjisi var ise başka alternatif ilaçlar veya tedavi yöntemini kullanması gerekmektedir.


İlaçlar karşı oluşan alerjik durumlar, insan yaşamını farklı derecelerde etkileyebilmektedir. Bu nedenle hastaların hangi ilaçlara karşı alerjisinin olduğunu ilaç alerjisi teşhisi ile bilinmelidir.


İlaç Alerjisi Belirtileri Nelerdir?


İlaç alerjisi en basiti ile hafif kaşıntılara nende olabileceği gibi ölümle sonuçlanılacak ciddi alerjik şoklara da neden olabilmektedir. Bu nedenle ilaç kullanımı öncesinde ilaç alerjisi belirtilerinin ortaya konulup bu doğrultu da ilaç alerjisi tespiti yapılmalıdır. İlaç alerjisi belirtilerinden en yaygın ve en bilindik olanları ise şu şekildedir;



  • İlaç alerjisi belirtileri arasında en yaygın olanı deride kaşıntılı döküntünün yaşanmasıdır. Bu kaşıntılı döküntüye ise ürtiker adı verilmektedir. Ayrıca göz kapaklarında ve dudaklarda şişkinlik, eklemlerde ise ağrılı bir şişkinlik görülebilir.

  • Serum hastalığı ve damar hastalığı olarak bilinen vaskülit de ilaç alerjisinin en bilindik belirtileri arasındadır.

  • Deride ve ağız içinde meydana gelen dökülmeler ve soyulmalar ile git gide Steven Johnson sendromu görülmeye başlayabilir. Bunun yanında toksik epideermal nekroliz gibi son derce ciddi cilt döküntüleri de ilaç alerjisinin sebepleri olabilir.

  • Kullanılan ve alerjiye yol açan ilacın tek yan etkisi sadece ateş olabilmektedir. Bunu anlayabilmek için ilacın kesilmesinden sonraki 48-72 saat arasında ateşin düşmüş olması gerekir.

  • İlaç alerjisinin neden olduğu serum hastalığında ise ilaç alımından 6 ile 21 gün sonra ateş, ciltte döküntüler, halsizlik ve eklem ağrısı gibi şikayetler ile belirti vermektedir.


  • İlaç alerjisinin ciddi belirtileri arasında ise nefes sıkışması, tansiyon düşmesi kramp şeklindeki karın ağrısı alerjik durumlar öncesinde şoka sonrasında ise ölümlere yol açabilir.

Aşağıdaki belirtilerin gözlemlendiği hastaların ilaç alerjisi yönünden incelenmeleri gerekir;



  • İlaç kullanımından sonra dilde ve vücudun herhangi bir yerinde şişkinlik, kızarıklık, kaşıntı meydana geliyorsa,


  • İlaç kullanımı sonrasında kalpte hızlı bir çarpıntı, karın ağrısı, tansiyon düşmesi oluyorsa,

  • İlaç kullanımının ardından vücutta kırmızı döküntüler ile birlikte kaşıntılar meydana geliyorsa,

  • Sayılan belirtiler, ilaç alınımından sonraki 10 gün içerisinde oluyorsa,

  • Tansiyon ilaçlarının kullanımından sonra 3 ay içinde alerjik tepki oluşmuşsa,

  • İlaç alımından sonraki 3 hafta içerisinde halsizlik, vücutta döküntüler, lef bezlerinde büyüme gibi sıkıntılar yaşanıyorsa,

  • Belirli ilaçların kullanımı sonrasında ateş ortaya çıkıyorsa,

  • Asetil salisilik asit gibi paresataomol harici ağrı kesicilerin kullanılması sonucunda nezle, kaşıntı veya şişkinlik gibi problemle ortaya çıkıyorsa, ilaç alerjisinin tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini göz önünde bulundurarak doktorunuzla görüşmenizde yarar vardır.

 





#IlaçAlerjisi, #İlaçAlerjisiBelirtileri, #IlaçAlerjisiTeşhisi, #İlaçlarKarşıOluşanAlerjikDurumlar, #SağlıkBilgileri
https://goo.gl/Goh6z4
Sagliklimiyim.Com

1 yorum:

Sigara İçmek Anne Karnında Gelişim Geriliğine Neden Olur!

Şubat 28, 2018 0 Comments

Sigara İçmek Anne Karnında Gelişim Geriliğine Neden Olur! - https://www.sagliklimiyim.com/sigara-icmek-anne-karninda-gelisim-geriligine-neden-olur/



Ancak bazı rahatsızlıklar hamilelik dönemini hem anne hem de bebek için riskli hale getirebilir. VKV Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı aynı zamanda www.tupbebek.com sitesi medikal direktörü Dr. Senai Aksoy hamilelikte sıkça karşılaşılan anne karnında gelişim geriliği ve tedavi şekillerini anlatıyor.



Anne karnında bebeğin gelişme geriliği göstermesi İntrauterin (rahim içi) gelişme geriliği (IUGG) olarak adlandırılır ve bebeğin (fetüs) standart ağırlığın yüzde 10 altında bulunduğu durumdur. Ancak bazı bebekler herhangi bir gelişme geriliği olmadığı halde yapısal olarak küçük fetüslerdir.



Bu nedenle standart ağırlığın altında olan her fetüs için gelişme geriliği teşhisi konamaz. Gelişme geriliği saptanmış olan fetüslerde normal hamileliklere göre daha yüksek strese girme, asfiksiye (oksijen eksikliği) maruz kalma, yeni doğan döneminde ölüm riskleri görülür.



Fetüste gelişme geriliğine yol açan pek çok neden vardır. Bunlardan en önemlileri şunlar;



  • Annede var olan damarsal hastalıklar, hipertansiyon, şeker, kalp hastalıkları

  • Preeklampsi

  • Annede görülen böbrek, karaciğer hastalıkları ve diğer kronik hastalıklar

  • Annenin yetersiz beslenmesi

  • Plasentada anormallikler

  • Annenin sigara, alkol veya uyuşturucu kullanıyor olması

  • Annenin yetersiz beslenmesi

  • Annede kansızlık (anemi)

  • Fetüste muhtelif anomaliler

  • Kromozom anomalileri

  • İkiz gibi çoğul gebelikler

  • Fetüste enfeksiyonlar

  • Gelişme geriliği tedavisi

  • Fetüste IUGG tanısı konduğu takdirde hamilelik daha sıkı takip altına alınır. Hamilelik süresince yapılan ultrason, doppler ve NST, biyofizik profil (BPP) testleri fetüsün tehlike altında olduğuna işaret ederlerse doğum gerçekleştirilir. Her ne kadar gelişme geriliği görülen bebekler normal doğumla dünyaya gelebilseler de sezaryenle alınmaları ihtimali normal hamileliklere göre daha yüksektir.



    Hamileliğin ciddi risk taşıması için, yapılan testlerde amniyon sıvısını 50’den az olması, doppler ölçümlerininde bozulma saptanması, haftalık ultrason takiplerinde bebekte büyüme olmaması, bebek hareketlerinin azalması ve biyofizik profil değerlendirilmesinde 6 ya da daha az puan alması gerekir. Böyle durumlarda en kısa sürede doğum planlanır. Bebeğe erken doğum ihtimaline karşı akciğer gelişimini sağlayan ilaç tedavisi uygulanır.



    Kaynak: Hastane.com.tr






    https://goo.gl/TddJXp
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    Over (Yumurtalık) Kanseri Belirtileri, Nasıl Anlaşılır, Yaşam Süresi ve Tedavisi

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    Over (Yumurtalık) Kanseri Belirtileri, Nasıl Anlaşılır, Yaşam Süresi ve Tedavisi - https://www.sagliklimiyim.com/over-yumurtalik-kanseri-belirtileri-nasil-anlasilir-yasam-suresi-ve-tedavisi/
    https://www.sagliklimiyim.com/wp-content/uploads/2018/03/opdrnazmiye-senturk.jpeg


    Over yani yumurtalık kanseri kadınlarda görülen ve  genellikle yumurtalık epitelinden veya mukoza hücrelerinden ortaya çıkan, nispeten sık görülen bir kanser türüdür.



    Kadınlarda tüm kanser ölümlerinin 5. nedeni over kanseridir.



    Çeşitli türleri vardır, belirtileri benzer olsa da tedavileri ve prognoz yani gidişatları ufak tefek değişimler gösterir.



    “Özel Hayat Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr.Nazmiye ŞENTÜRK” bu önemli kanser hakkında bilgiler verdi.



    Over Kanserinin Türleri Nelerdir ?



    Epitelyal over kanseri, stromal kanser ve germ hücreli over kanseri olmak üzere başlıca 3 tip over kanseri vardır.



    Epitelyal Over Kanseri



    Tüm over kanserlerinin % 90’ı bu tiptir.



    Yumurtalıkları örten epitel hücrelerinden köken alır. Bu kanser tipi genellikle postmenopozal  yani menopoza girmiş kadınlarda görülür.



    Germ Hücreli Kanser



    Yumurtayı oluşturan hücrelerden kaynaklanır.



    Tüm over kanserlerinin sadece % 5’ini oluşturur yani az görülür. Bu tipin özelliği her yaşta görülebilmesine rağmen genellikle 20’li yaşlarda görülmesidir.



    Bu kanser tipi de kendi arasında 6 tipe ayrılır ama en sık görülenleri teratom, disgerminom ve endodermal sinüs tümörü‘dür.



    Bu kanserlerin çoğu benign yani iyi huyludur, tedavileri kolay ve prognozları iyidir.



    Stromal Kanser



    Tüm over kanserlerinin % 5’i de stromal kanserdir. Kadınlık hormonları olan östrojen ve progesteron üreten ve yumurtalığı bir arada tutan bağ dokusundan kaynaklanır.



    Bu kanserin en sık görülen tipleri granüloza hücreli tümör ve sertoli-leydig hücreli tümör‘dür.



    Epitelyal over kanserinin aksine stromal kanserlerin yaklaşık % 70’i erken evrede yani evre 1 gibi yakalanabilmektedir.



    Overin Küçük Hücreli Kanseri



    Tüm over kanserlerinin sadece % 0.1’ini oluşturur ama oldukça kötü huylu bir kanser tipidir, genellikle 24 yaş civarı genç bayanlarda rastlanır.



    Bu hastaların yaklaşık % 65’inde hiperkalsemi yani kanda kalsiyum yüksekliği görülür.





    Yumurtalık Kanseri Ne Sıklıkla ve Hangi Yaşlarda Görülür ?



    Over kanserlerinin çoğu epitelyal over tümörüdür ve bu tür de genellikle kanser gelişiminin erken evrelerinde belirgin semptomlar olmadığından sıklıkla yayılmış olduklarında yakalanmaktadır.



    Kadınların yaklaşık % 1.3’ünde yaşamlarının belirli bir noktasında yumurtalık kanseri gelişir.



    Over kanseri tanısı aldıklarında ortalama yaşları 63’dür ve en sık kafkasya’lı kadınlarda rastlanmaktadır.



    Yumurtalık Kanseri Risk Faktörleri Nelerdir ?



    Bu kanser için menstrüel sikluslar yani yumurtlama ve aile öyküsü ana risk faktörlerdir.



    Bir kadın ömrü boyunca ne kadar çok adet görürse, yumurtalık kanseri riski de o kadar yüksektir. Böylece, menarş yani erken yaşta adet görme, geç menopoza girme ve hamile kalmama risk faktörleridir.



    Yumurtalık kanserlerinin yaklaşık % 15’i genetikle ilişkilidir. Bu nedenle, günümüzde yumurtalık kanseri olan tüm kadınların BRCA1 ve BRCA2 gen değişiklikleri için test yaptırmaları  önerilmektedir. Eğer bir hastada bunlardan biri pozitifse, o zaman kardeşleri ve çocukları da test edilebilir.



    Genel riske kıyasla (% 1.3), BRCA1 ve BRCA2 genetik mutasyonları olan kadınlarda yumurtalık kanseri gelişme olasılığı sırasıyla % 39 ve % 15‘dir.



    Lynch sendromu (kolon ve uterin kanseri), Li-Fraumeni sendromu ve Cowden sendromu da yumurtalık kanseri ile ilişkilidir, ancak daha az görülürler.



    Yumurtalık Kanseri Belirtileri ve Bulguları Nelerdir ?



    Belirtiler ve bulgular çok belirsizdir.



    Yorgunluk, yemeklerden sonra erken doygunluk, karın şişliği, bacaklarda şişme, bağırsak ve mesane alışkanlıklarındaki değişiklikler, karın ağrısı ve nefes darlığı’nı içerebilir.



    Bu semptomların çok belirsiz ve çok yaygın olması aslında hastalığın teşhis edilmesini daha da zorlaştırır. Bu nedenle yumurtalık kanseri hastası kesin tanı konulmadan önce farklı şikayetlerle değişik doktorlara gider ve tanı atlanabilir.



    Bazen granülosa hücre tümörleri, rüptüre bir tümörün karında şiddetli bir ağrı ve kanama yapması ile ortaya çıkabilir. Bunlar, üreme çağındaki kadınlarda görülme eğilimi gösterdikleri için genellikle ektopik gebelikle karıştırılabilir.



    Yumurtalık Kanseri Nasıl Teşhis Edilir, Testleri Nelerdir ?



    Tarama testleri, erken bir aşamada bir hastalığın teşhisi için sağlıklı bir popülasyonu test etmek için kullanılır. Ne yazık ki, devam eden kapsamlı araştırmalara rağmen, yumurtalık kanseri için iyi bir tarama testi bulunmamaktadır.



    Yumurtalık kanseri teşhisinde semptomlara ve fizik muayeneye dayanarak yapılan görüntüleme testleri çok yardımcıdır.



    Fizik muayene, anamnez, laboratuvar testleri ve görüntüleme yöntemleri ile tanı konsa da  kesin teşhis, tümörün bir kısmının biyopsiyle  ya da tercihen teşhisi doğrulamak için cerrahiyle kaldırılmasını gerektirir.



    Ultrason ve BT taramaları en çok yapılan görüntüleme testleridir. Bunlar karın ve pelvis kitlelerini, karın boşluğundaki sıvı yani asit sıvısını, barsakların veya böbreklerin tıkanıklık nedenlerini, göğüs veya karaciğerdeki kitleleri gösterebilir.



    PET taramaları da kullanılabilir, ancak BT taraması yapılabiliyorsa genellikle gerekli değildir.



    Kan testleri de yararlı olabilir. CA-125, genellikle yumurtalık kanseri ile kanda yükselen bir tümör belirteci’dir. Postmenapozal bir kadında kitle var ve CA-125 seviyeleri de yükselmişse, kanser olması riski çok yüksektir.



    Bununla birlikte, genç kadınlarda CA-125 birçok benign yani iyi huylu hastalıklar da da yükselebilir. Divertikülit, gebelik, irritabl bağırsak sendromu, apandisit, karaciğer hastalığı, mide hastalığı ve diğer birçok durumda kanda seviyeleri artabilir. Yumurtalık kanseri için güvenilir bir tarama testi olmadığı için sadece seviyeyi görmek için istenmelidir, taramada kullanılması önerilmez.



    HE4, yumurtalık kanseri olan hastaları izlemek ve kanserin tekrarlayıp tekrarlamadığını görmek için kullanılan bir başka kan testidir. CA-125 gibi, HE4 yüksekliği de daima kanser olduğu anlamına gelmez.



    Yumurtalık Kanseri Evrelemesi Nasıl Yapılır ?



    Evreleme, bir tümörün tanı sırasında vücutta yayılma derecesine göre sınıflandırılması işlemidir.



    Yumurtalık kanseri evrelemesi:



    Evre 1: Bir veya her iki yumurtalıkla sınırlı
    Evre 2: Pelvisle sınırlı
    Evre 3: Pelvis dışındaki hastalık var ancak karınla ​​sınırlı veya lenf nodu tutulumu var ama karaciğerdekiler tutulmamış
    Evre 4: Karaciğer veya karın dışına yayılmış hastalık



    Evre 4 haricinde yumurtalık kanseri evrelemesi cerrahi olarak belirlenir. Evre 4 veya çok ilerlemiş evre 3 ise, genellikle biyopsi ile evrelenir.



    Yumurtalık Kanseri Tedavisi Nasıldır ?



    Epitelyal over kanseri tedavisi genellikle cerrahi ve kemoterapi’den oluşur.



    Cerrahi tedavi



    Genellikle hem tüpler hem de yumurtalıklar, rahim (histerektomi), omentum (omentektomi), lenf nodları ve hastalığa karışan diğer herhangi bir organın alınmasıyla gerçekleştirilir.



    Kemoterapi



    Kemoterapiyi tolere edebilecek kadar sağlıklı olan herhangi bir hastada kemoterapi büyük fayda sağlar. Yumurtalık kanserinde kullanılan ilaçların yan etkileri daha azdır ve bu nedenle birçok diğer kemoterapi ilaçlarına göre tolere edilmesi daha kolaydır.



    En yaygın iki ilaç karboplatin ve paklitaksel (Taxol) ‘dir.



    Over Kanserinde Hayatta Kalma Oranları ve Prognoz yani Gidişat Nasıldır ?



    Epitelyal over kanseri jinekolojik kanserlerin en ölümcülüdür. Hastaların yaklaşık % 80’i sonunda hastalık nedeniyle ölür.



    Bununla birlikte, kısa vadede sağ kalım oldukça iyidir, yani uzun yıllar yaşar. Kemoterapinin eklenmesiyle, yumurtalık kanseri sağkalımı önemli derecede uzatılmıştır.



    Germ hücreli ve stromal tümörler çok daha iyi bir prognoza sahiptir. Genellikle erken evrelerde tespit edildiğinden sıklıkla tedavi edilirler.



    Diğer kanserler gibi, yumurtalık kanseri erken bir safhada saptanırsa 5 yıllık sağkalım oranı yaklaşık % 92 gibi çok iyidir.



    Bununla birlikte, yumurtalık kanseri teşhisi konan tüm kadınların 5 yıllık sağ kalım oranı ortalaması yalnızca % 45’tir. Bunun nedeni, genellikle hastalılığın ileri veya son evrelerde yakalanabilmesidir.



    Hayatta kalma oranı, hastanın aldığı bakım türüne de bağlıdır.



    Epitelyal over kanseri



    Evre            5 Yıllık Hayatta Kalım Oranı (%)



    I                    90



    II                   70



    III                 39



    IV                  17



    Stromal over kanserleri



    I                    95



    II                   78



    III                 65



    IV                  35



    Germ hücreli over kanserleri



    I                    98



    II                   94



    III                 87



    IV                  69



    Yumurtalık Kanseri Önlenebilir mi ?



    Gerçekten yumurtalık kanserini önlemenin bir yolu yoktur.



    Fallop tüpleri ve yumurtalıkların çıkarılmasının hastalığı önlediği düşünülürse de, her zaman böyle değildir, primer peritoneal kanser, yumurtalıklar çıkarıldıktan sonra bile pelviste ortaya çıkabilir.



    Bununla birlikte, riski önemli ölçüde azaltmanın yolları vardır;



    Doğum kontrol haplarını 10 yıldan fazla kullanma, yumurtalık kanseri riskini önemli ölçüde azaltır.



    Tubal ligasyonun  yumurtalık kanseri riskini azalttığı uzun süredir bilinmektedir. Son zamanlarda, tüm tüpün çıkarılmasının riski daha da azalttığı gösterildi.



    Yumurtalıkların çıkarılması kanser riskini azaltır, ancak kalp rahatsızlığı ve diğer nedenlerle ölüm riskini artırır. Bu prosedür sadece 60-65 yaşları arasındaki hastalarda ve belirli durumlarda (genetik risk, aile öyküsü) tavsiye edilir.



    Bununla beraber eğer bir hastada BRCA pozitifliği veya Lynch sendromu varsa kanser riskini azaltmak için tüplerin ve yumurtalıkların alınması şiddetle tavsiye edilir.



     



     



    #CERRAHİTEDAVİ, #EpitelyalOverKanseri, #Evre1, #Evre3, #GermHücreliKanser, #GermHücreliOverKanserleri, #Kemoterapi, #Over, #OverKanserindeHayattaKalmaOranlarıVePrognozYaniGidişatNasıldır, #OverKanserininTürleriNelerdir, #OverinKüçükHücreliKanseri, #StromalKanser, #TestleriNelerdir, #YumurtalıkKanseri, #YumurtalıkKanseriBelirtileriVeBulgularıNelerdir, #YumurtalıkKanseriEvrelemesiNasılYapılır, #YumurtalıkKanseriNasılTeşhisEdilir, #YumurtalıkKanseriNeSıklıklaVeHangiYaşlardaGörülür, #YumurtalıkKanseriÖnlenebilirMi, #YumurtalıkKanseriRiskFaktörleriNelerdir, #YumurtalıkKanseriTedavisiNasıldır
    https://goo.gl/Mhea5E
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    Terleyen Ayaklar İçin 5 Ev Tedavisi

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    Terleyen Ayaklar İçin 5 Ev Tedavisi - https://www.sagliklimiyim.com/terleyen-ayaklar-icin-5-ev-tedavisi/
    https://www.sagliklimiyim.com/wp-content/uploads/2018/03/terleyen-ayaklar.jpg



    Aşırı terleyen ayaklar, aynı zamanda hiperhidroz olarak da bilinir, hormonal aktivitemizdeki değişiklikler, uygun olmayan ayakkabılar veya stres nedeniyle ortaya çıkabilen rahatsız edici bir semptomdur.


    Ciddi bir sorun olmamakla birlikte, mantar enfeksiyonlarının ve kötü kokunun ortaya çıkmasına neden olabilen, toplum arasında yaygın bir sorundur.





    Bu, nem, ayakkabılarımız tarafından üretilen ısı ile birleşince ortaya çıkar ve mikroorganizmaların aşırı çoğalması için mükemmel bir ortam yaratır.


    Bu, piyasadaki deodorantları kullanarak önlenebilen bir durum olsa da, bazen tamamen ortadan kaldırmak için ek tedaviler gereklidir.


    Neyse ki, doğal malzemeleri birleştiren, nem ve kötü kokuyu da azaltan, koruyucu bir etki sağlayan, çeşitli ev ilaçları vardır.


    Bu yazımızda sizin için en iyi 5 seçeneği paylaşmak istiyoruz; bu rahatsız edici sorunun üstesinden gelmeniz gerektiğinde bunları kullanabilirsiniz.


    1. Biberiye, nane ve ada çayı


    bir demet biberiye

    Biberiye, nane ve ada çayının astrenjan ve antibakteriyel özellikleri birleşerek ayakların fazla terlemesini azaltmak ve aynı zamanda kötü kokuyu ortadan kaldırmak için doğal bir çözümdür.


    Malzemeler


    • 2 bardak su (500 ml)

    • 2 yemek kaşığı biberiye (20 g)

    • 1 yemek kaşığı nane yaprağı (10 g)

    • 1 yemek kaşığı ada çayı (10 g)

    Hazırlanışı


    • Suyu ısıtın ve kaynadığında otları ekleyin.

    • 15 dakika bekletin ve sonra süzün.

    Uygulama yöntemi


    • Bu çayı bir küvete veya bir leğene dökün, ayaklarınızı 20 dakika bunun içinde tutun.

    • Uyguladıktan sonra kurutun ve bunu haftada en az 3 kez tekrarlayın.




    2. Siyah çay


    Siyah çayda bulunan tannik asit, nemi, mantarların ve bakterilerin aşırı büyümesini önleyen ayak derisinin pH değerini ayarlamaya yardımcı olur.


    Ayak banyoları ile uygulandığında kötü kokuları azaltır, çatlaklara ve ölü deri birikmesine neden olan enfeksiyonlara karşı koruyucu bir tabaka oluşturur.


    Malzemeler


    • 3 yemek kaşığı siyah çay (30 g)

    • 2 bardak su (500 ml)

    Hazırlanışı


    • Suyu kaynatın, sonra siyah çayı ekleyin ve 15 dakika bekletin.

    • Çayı bir süzgeçle süzün ve bir kaba dökün.

    Uygulama yöntemi


    • Ayaklarınızı bu çaya batırın ve 20 dakika boyunca bekletin.

    • İsteğe bağlı olarak, bunu bir sprey şişe ile uygulayabilirsiniz.

    • Haftada 2 veya 3 kez tekrarlayın.

    3. Terli ayaklar için sodyum bikarbonat


    kasede karbonat



    Sodyum bikarbonat veya karbonat, aşırı terleyen ayakların nötralize edilmesine yardımcı olan, diğer mantar veya bulaşıcı ajanları ortadan kaldıran astrenjan ve antiseptik bir üründür.


    Kullanımı, vücudun bu bölgesindeki cilt pH’ını dengeler ve bunun sayesinde kötü kokuların oluşmasını engeller.


    Malzemeler


    • 3 yemek kaşığı sodyum bikarbonat (30 g)

    • 3 bardak su (750 ml)

    Hazırlanışı


    • Suyu kaynatmadan ısıtın ve bir kaba dökün.

    • Sodyum bikarbonatı ilave edin ve çözünene kadar karıştırın.

    Uygulama yöntemi


    • Terli ayaklarınızı 20 dakika bunda bekletin ve ardından iyice kurutun.

    • İsteğe bağlı olarak, ayakkabılarınıza biraz sodyum bikarbonat ekleyin ve en az 12 saat süreyle beklemesine izin verin.

    • Haftada en az 3 kez kullanın.

    4. Mısır nişastası ve Hindistan cevizi yağı


    Mısır nişastası ve Hindistan cevizi yağı ile yapılan doğal bir krem, terli ayakların aşırı nemliliğini kontrol etmemize, aynı zamanda cildin su dengesini sağlamaya, yumuşaklık ve temizlik hissine sahip olmamıza yardımcı olabilir.


    Bu bileşenler, mikropların çoğalması için gerekli ortamı değiştirir ve bu nedenle kötü kokuları önlemek için idealdir.


    Malzemeler


    • 2 yemek kaşığı mısır nişastası (20 g)

    • 3 yemek kaşığı Hindistan cevizi yağı (45 g)

    Hazırlanışı


    • Mısır nişastasını Hindistan cevizi yağı ile karıştırıp kremamsı bir kıvam elde edene kadar karıştırın.

    Uygulama yöntemi


    • Bu karışımı terli ayaklarınıza sürün ve 20 dakika boyunca bekletin.

    • Durulayın ve iyice kurutun.

    • Haftada en az 3 kez kullanın.

    5. Esansiyel çay ağacı yağı


    cam şişede çay ağacı yağı

    Antimikrobik ve astrenjan etkileri ile bilinen esansiyel çay ağacı yağı ayaklarımızın sağlığını etkileyen hiperhidrozun kontrol altına alınması için doğal bir alternatiftir.


    Ter önleyici ve antifungal özelliklere sahiptir, ayrıca fazla nemi de önlediği için mantarların ve mikropların gelişimini önler.


    Malzemeler


    • 3 bardak su (750 ml)

    • 1 yemek kaşığı esansiyel çay ağacı yağı (15 g)

    Hazırlanışı


    • Suyu ısıtın ve cildiniz için rahat bir sıcaklıkta olduğunda çay ağacı yağını ekleyin.

    • Bu çözeltiyi bir leğene veya büyük bir kaba koyun.

    Uygulama yöntemi


    • Terli ayakları 15 ila 20 dakika boyunca bekletin, daha sonra kurutun.

    • Haftada 2 veya 3 kez tekrarlayın.

    Favori ayakkabılarınızı giydiğinizde ayaklarınız nemli mi oluyor? Kötü mü kokuyor? Eğer öyleyse, bu tedavileri aklınızda bulundurun ve bu semptom ile mücadele edin, böylece başka sorunlara yol açmasın.






    #Ayak, #ÇayAğacıYağı, #Karbonat, #Ter, #TerliAyak
    https://goo.gl/zbQmyR
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    Şiddetli Adet Sancısı Nasıl Tedavi Edilir?

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    Şiddetli Adet Sancısı Nasıl Tedavi Edilir? - https://www.sagliklimiyim.com/siddetli-adet-sancisi-nasil-tedavi-edilir/
    https://www.sagliklimiyim.com/wp-content/uploads/2018/03/C59Fiddetli-adet-sancC4B1sC4B1-nedenleri.jpg




    Genellikle kasık ve bel ya da bacaklarda şiddetli ağrıya neden olan adet sancısı, bazı kadınlarda mide bulantısı, kusma, baş ağrısı, sık idrara çıkma ya da kabızlık gibi durumlara neden olabilir.  Kadınların her ay yaşadığı adet görme mekanizmasının bir parçası olan rahim kasılmaları, bazı kadınlarda daha az ağrıya neden olurken, bazı kadınlarda şiddetli ağrılara neden olur. Genellikle adet kanamasının az olduğu kadınlarda daha sık görülen şiddetli adet sancıları, genellikle ağrı kesiciler ile tedavi edilir. Adet sancılarınızı bu ağrı kesiciler ile kontrol altına alabiliyorsanız, jinekoloğa görünmeniz çok gerekli değildir. Ancak adet sancılarınız için ağrı kesiciler de yeterli olmuyorsa, mutlaka bir jinekoloğa görünmenizde yarar var.


    Şiddetli adet sancıları, adet düzensizlikleri ve adet kanamalarının çok fazla olması, bazı hastalıkların habercisi olabilir. Kadınların ortalama her 28 günde bir oldukları ve ortalama 3-7 gün arasında süren adet kanamaları, bazı kadınlarda 25 günde bir görülürken, bazı kadınlarda 35 günde bir görülmektedir. Bu sınırların aşıldığı durumlarda ve bu aşımın sık yaşanması durumunda, mutlaka bir jinekoloğa görünmeniz gerekiyor. Eğer adet sancılarınız günlük hayatınızı etkiliyorsa, işe ya da okula gitmenizi engelliyorsa, bu pek de normal olmayabilir.



    Bu tip adet sancılarının tedavisinde doğal bir yöntem kullanmak istiyorsanız, anason çayı tüketebilirsiniz. Ayrıca bir bardak sıcak suya 1 küp şekeri atarak karıştırdıktan hemen sonra tükettiğinizde, kısa bir süre sonra sancılarınızın azaldığını göreceksiniz. Ayrıca adet sancılarını azaltmak için üretilen doğal ve bitkisel çayları da tüketebilirsiniz. Bitkisel çaylar, adet sancılarınızın azalmasını sağlarken, adet olduğunuz dönemde sakinleşmenizi ve kan şekerinizin düzenlenmesini de sağlayacaklardır.





    #AdetSancısıAğrıKesici, #SağlıkBilgileri, #ŞiddetliAdetSancısıDoğalYöntemler, #ŞiddetliAdetSancısıNasılGeçer, #ŞiddetliAdetSancısıNedenleri, #ŞiddetliAdetSancısıTedavisi
    https://goo.gl/LhmAKs
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    Balık Yağı Çocukları Şişmanlatmıyor!

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    Balık Yağı Çocukları Şişmanlatmıyor! - https://www.sagliklimiyim.com/balik-yagi-cocuklari-sismanlatmiyor/



    Acıbadem Kadıköy Hastanesi Büyüme ve İştah Bozuklukları Merkezi’nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Benal Büyükgebiz, annelerin, çocuklarının beslenmesiyle ilgili en çok sorduğu 4 soruyu yanıtlıyor. 



    Balık yağının önemi içerdiği omega-3 yağ asitleridir. Bunlar “docosahexaenoic asit” (DHA) ve “eicosapentaeonic asit”tir (EPA). Balık yağı iki şekilde elde edilir: Balık ve balık karaciğeri



    Özellikle karaciğerden elde edilen balık yağı bir miktar E, A ve D vitamini içerebilir. Her ikisinin de kokusu nedeniyle alımı zordur. Bu nedenle sentetik DHA ve deniz bitkilerinden elde edilen DHA kullanımı söz konusu olmaktadır.



    Balık yağı bir miktar enerji içerir. Ancak bu çocuğa kilo aldıracak düzeyde değildir. Örneğin bir ölçeği iki tatlı kaşığı bal kadar enerji içerir.



    Bazı çalışmalarda balık yağının çocuklardaki anksiyete ve depresyonu da hafiflettiği iddia edilmektedir. Bu durum çocuğun iştahsızlık olarak algılanan ve yaşanan “yemek yeme konusundaki tepkisi”ni de olumlu etkileyebilir. Bir süre çocuk daha iyi yiyebilir.



    Ancak bu değişim, balık yağının iştahı açtığını ispatlamaz. Ayrıca bu etki her çocukta da fark edilir düzeyde gelişmez. İspatlanmış ve her çocuk için söz konusu olabilecek bir güvenilirliği yoktur. Bütün bu nedenlerle “balık yağı çocukları şişmanlatır” diye genelleme yapılması imkansızdır.



    Çocuk sağlığı ve beslenmesiyle ilgili uluslararası komisyonlar ve kurumların önerdikleri rutin ve kanıta dayalı olarak ispatlanmış önerileri arasında “rutin balık yağı” takviyesi yer almamaktadır.



    Önerilen ve daha sağlıklı olan besin öğesi ihtiyaçlarının doğal beslenme ile karşılanmasıdır. Bu nedenle Omega-3 yağ asitleri, ihtiyaçlarının da başta balık olmak üzere doğal besinlerle karşılanması yeterlidir.



    Yeşil yapraklı bitkiler, deniz yosunları, deniz börülcesi, ceviz, keten tohumu, kabak çekirdeği, soya fasulyesi, kuru fasulyede de Omega-3 yağ asitleri bulunur.



    Kaynak: Hastane.com.tr






    https://goo.gl/94g7ig
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    Paget Hastalığı (Osteitis Deformans) Nedir, Belirtileri, Tanısı ve Tedavisi

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    Paget Hastalığı (Osteitis Deformans) Nedir, Belirtileri, Tanısı ve Tedavisi - https://www.sagliklimiyim.com/paget-hastaligi-osteitis-deformans-nedir-belirtileri-tanisi-ve-tedavisi/
    https://www.sagliklimiyim.com/wp-content/uploads/2018/03/paget-hastaligi-nedir-doktorix.jpeg


    Paget hastalığı normal kemik remodeling yani yeniden yapım sürecinin bozukluğu ile karakterize kronik bir kemik hastalığıdır.



    Normal kemikte, yeni kemik oluşumu ve eski kemiğinin yıkımı sürekli ve etkili bir denge halindedir. Bu ilişki kandaki normal kalsiyum düzeylerini korumak için de gereklidir.



    Paget hastalığından etkilenen kemikte bir veya daha fazla lokalize kemik bölgesi anormal kemik remodelinginden etkilenir ve anormal büyümüş, yoğun olmayan ve kırılmaya eğilimli kemik oluşur.



    Paget hastalığı, genellikle eski kemikleri etkiler.



    Toplumda yaklaşık % 1 oranında görülür.



    Çocuklarda juvenil Paget hastalığı olarak da adlandırılan son derece nadir bir formu da vardır.



    Paget hastalığının türleri nelerdir ?



    Paget’in iki tür kemik hastalığı vardır.



    Tek bir kemik bölgesi Paget hastalığından etkilendiğinde, monostotik tip olarak adlandırılır. Birden fazla kemik bölgesi Paget hastalığından etkilenirse, poliostotik tip olarak adlandırılır.



    Paget hastalığına neden olan şey nedir ?



    Paget hastalığının nedeni bilinmiyor.



    Paget hastalığının, osteoklast’ların yani kemik rezorpsiyonundan sorumlu belirli bir hücrenin hastalığı olduğu tahmin ediliyor.



    Paget hastalığı risk faktörleri nelerdir ?



    Paget hastalığının başlangıcı tipik olarak 55 yaşından sonradır.



    Yakın zamanda, bazı genler Paget hastalığıyla (kromozom 5’in Sequestrosome 1 geni) ilişkilendirildi.



    Virüs enfeksiyonları, bu genlere sahip olanlarda Paget hastalığının tetiklenmesi için gerekli olabilir. Paget hastalığı, hastaların yaklaşık üçte birinde kalıtsaldır. Bu nedenle, aile geçmişi olması sıktır.



    Paget hastalığını kim keşfetti ?



    Paget hastalığı, 1877’de durumu açıklayan İngiliz cerrah Sir James Paget’in adını aldı. Almanya’daki Rudolph Virchow ile birlikte Paget, patolojinin kurucularından biriydi.



    Paget hastalığının belirtileri ve bulguları nelerdir ?



    Paget hastalığı, çoğunlukla semptomlara neden olmaz ve başka sebeplerden dolayı röntgen testlerinde tesadüfen görülür.



    Bununla birlikte, Paget hastalığı kemik ağrısı, deformite, kırık ve artrite neden olabilir.



    Paget hastalığının kemik ağrısı etkilenen kemik alanında bulunur. Paget hastalığından etkilenen en sık görülen kemikler omurga, uyluk kemiği, pelvis, kafatası, kiriş kemiğini yani klavikula ve üst kol kemiğini yani humerus’u içerir.



    Çatlaklar oluşabilir, çünkü etkilenen kemik normal kemik kadar güçlü değildir.



    Artrit, etkilenen kemiğin deriye bitişik deformitesi ve etkilenen uzun kemiklerin eğilmesi nedeniyle oluşur. Ortaya çıkan artrit tipi osteoartrit‘tir.



    Paget hastalığının belirtileri, etkilenen kemikler ve hastalığın ciddiyetine bağlıdır. Büyümüş kemikler komşu sinirleri sıkabilir, karıncalanma ve uyuşukluğa neden olabilir.



    Bacakların eğilmesi meydana gelebilir.



    Kalça veya diz tutulumu, artrit, topallama, ayrıca kalça veya dizde ağrı ve sertliğe neden olabilir.



    Baş ağrısı, görme kaybı ve işitme kaybı kafatasının kemiklerinin etkilenmesi durumunda ortaya çıkabilir.



    Çok yaygın Paget hastalığı ile kalpteki artan iş yükü nedeniyle konjestif kalp yetmezliği gelişebilir.



    Bazen ilgili kemiğin üstündeki cilt her zamankinden daha sıcaktır. Bunun nedeni, pagetik kemiğe artan kan akımıdır.



    Paget hastalığını hangi doktorlar teşhis edip tedavi eder ?



    Paget hastalığı, romatologlar ve ortopedik cerrahlar tarafından tedavi edilir.



    Paget hastalığının teşhisi nasıl yapılır ?



    Röntgen testleri ile tanı konur.



    Aynı zamanda kemik taraması, MR ve BT taraması gibi diğer görüntüleme testleriyle tanı desteklenir.



    Kemik kaynaklı da olan bir enzim olan alkalen fosfataz yani ALP sıklıkla yükselir. Bu kan testi Paget hastalığının tedavisinin sonuçlarını izlemek için de kullanılır.



    Kemik taraması, tüm iskelet görüntüsünü sağladığı için Paget hastalığının tutulumunun derecesinin belirlenmesinde özellikle yararlıdır.



    Kemik biyopsisi, genellikle Paget hastalığının tanısını yapmak için gerekli değildir. Kemik şüphesi ya da anormal lezyon varsa, kemik biyopsisi düşünülebilir.



    Paget hastalığının tedavisi nasıldır ?



    Paget hastalığının tıbbi tedavisi, hastalık aktivitesinin kontrolü ve komplikasyonlarını yönetmeye yöneliktir.



    Paget hastalığı belirtilere neden olmazsa ve serum alkalen fosfataz seviyesi normal veya düşük seviyede ise hiçbir tedavi gerekli olmayabilir.



    Kemik ağrısı, anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) veya ağrı giderici ilaçlar gerektirebilir.



    Kemik deformitesinde topuk kaldırma veya özel ayakkabı gibi destekler gerekebilir.



    Hasar görmüş eklemler, kırıklar, ciddi deforme olmuş kemikler veya sinirler büyümüş kemik tarafından sıkıştığında ameliyat gerekli olabilir.



    Paget hastalığında kullanılan ilaçlar



    Paget hastalığında kemiğin tıbbi tedavisi ya bifosfonatlar ya da enjektabl kalsitonin adı verilen ilaçları içerir. Osteoporozlu bazı hastaları tedavi etmek için de bu ilaçlar sık kullanılır. Ancak Paget hastalığı osteoporoz ile ilgili değildir. Ayrıca, ilaçların dozajlaması Paget hastalığı ve osteoporoz için farklıdır.



    Bifosfonatlar, Paget’in kemik hastalığının tedavisinde temel dayanaktır. Alendronat (Fosamax), risedronat (Actonel), etidronat (Didronel) ve tiludronat (Skelid) kullanılan ilaçlara örnektir.



    Paget hastalığının komplikasyonları nelerdir ?



    Paget hastalığının komplikasyonları arasında kemik ağrısı, kemik kırığı, deformite, sinir iritasyonu, artrit, lokalize cilt sıcaklığı ve nadiren sarkom yani bir çeşit kemik kanseri yer alır.



    Kemik sarkomu osteosarkom olarak da adlandırılır ve nadirdir.



    Kalsiyum ve fosfor dengesi anormallikleri sık görülür.



    Paget hastalığı, işitme sinirlerine komşu kafatası alanını etkilediğinde, bazen sinirler üzerindeki baskı nedeniyle işitme kaybına neden olabilir.



    Paget hastalığının prognozu nedir ?



    Özellikle etkilenen kemiklerdeki büyük değişiklikler meydana gelmeden önce tedavi görürse, görünüm genel olarak iyidir.



    Paget hastalığı en sık omurga, kafatası, pelvis ve uyluklar ve bacaklardaki uzun kemiklerde görülür. Genel olarak semptomlar yavaş ilerler.



    Paget hastalığı bir kemik kanseri değildir ve hastalık normal kemiklere yayılmaz. Hastanın genel sağlık durumu genellikle Paget hastalığından etkilenmez.



    Tedavi Paget hastalığını kontrol edebilir ve semptomları azaltabilir, ancak tedavi Paget hastalığını kesin tedavi etmez.



    Paget hastalığının önlenmesi mümkün müdür ?



    Paget hastalığını önlemenin yolu yoktur.



    Yine de bol kalsiyumlu yoğurt ve peyniri bol tüketin.



     



     



    #PagetHastalığı, #PagetHastalığıRiskFaktörleriNelerdir, #PagetHastalığınaNedenOlanŞeyNedir, #PagetHastalığındaKullanılanIlaçlar, #PagetHastalığınıHangiDoktorlarTeşhisEdipTedaviEder, #PagetHastalığınıKimKeşfetti, #PagetHastalığınınBelirtileriVeBulgularıNelerdir, #PagetHastalığınınKomplikasyonlarıNelerdir, #PagetHastalığınınÖnlenmesiMümkünMüdür, #PagetHastalığınınPrognozuNedir, #PagetHastalığınınTedavisiNasıldır, #PagetHastalığınınTeşhisiNasılYapılır, #PagetHastalığınınTürleriNelerdir
    https://goo.gl/q3gsLt
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    Çatlamış Topuklarınız Mı Var? Bu 5 Ev Tedavisini Deneyin!

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    Çatlamış Topuklarınız Mı Var? Bu 5 Ev Tedavisini Deneyin! - https://www.sagliklimiyim.com/catlamis-topuklariniz-mi-var-bu-5-ev-tedavisini-deneyin/
    https://www.sagliklimiyim.com/wp-content/uploads/2018/03/catlak-topuk.jpg



    Ölü hücrelerin birikimi, aşın kuruluk ve ayakkabılarımızın neden olduğu sürekli sürtünme çatlamış topukların başlıca nedenidir.


    Bu yaygın problem, genellikle ayaklarınıza yeterli dikkati vermemenizden dolayı ortaya çıkar. Bunun nedeni, ayaklarımızın hayatımızda önemli bir rol oynamasına rağmen, onlara ihtiyaç duydukları bakımı sağlamamamızdır.





    Sonuç olarak, nem kaybederler. Ayaklarımız mantar ve bakterilere maruz kaldığından, enfeksiyon geliştirmesi çok yaygındır.


    Bu nedenle onlara iyi bakmanız ve cildinizin sağlıklı olmasına yardımcı olacak ürünler uygulamanız önemlidir.


    Çeşitli kremler ve ticari merhemler varken, daha ucuz bir fiyat karşılığında aynı etkileri sağlayacak %100 doğal ilaçlar da yapabilirsiniz.


    Bu yazımızda, ayaklarınızla sorun yaşadığınızda denemekten çekinmemeniz gereken 5 harika seçeneği paylaşacağız.


    Not alın!


    1. Limon, gliserin ve gül suyu


    kapta gül suyu

    Bu tedavi içerisindeki bileşenlerin birleşimi ölü hücrelerin ve ayak yüzeyindeki yabancı maddelerin azaltılması için idealdir.


    Nemlendirici bileşenleri, topuklarınızın yumuşak ve pürüzsüz olmasını sağlarken, hasarlı cildi onarmaya yardımcı olur.


    Malzemeler


    • 1 adet limonun suyu

    • 2 yemek kaşığı gliserin (20 ml)

    • 3 yemek kaşığı gül suyu (30 ml)

    Hazırlanışı


    • Bütün malzemeleri bir kaba koyun ve güzelce karıştırın.




    Nasıl uygulanır?


    • Ayaklarınızı ılık suyla yıkayın. Temizlenince, tedaviyi topuklarınıza uygulayın.


    • 30 dakika boyunca bekletin ve sonra durulayın.

    • Sorun hafifleyene kadar bunu her gün tekrarlayın.

    2. Hindistan cevizi yağı ve karbonat


    Hindistan cevizi yağı ve karbonat karışımı doğal bir krem oluşturur, nemlendirici ve antibakteriyel özelliklere sahiptir.


    Bu, çatlak topukların onarılmasına ilaveten, bakteri, mantar ve bulaşıcı mikroorganizmaların varlığını da azaltır.


    Malzemeler


    • 2 yemek kaşığı Hindistan cevizi yağı (30 g)

    • 1,5 yemek kaşığı karbonat (15 g)

    Hazırlanışı


    • Malzemeleri bir kaba ekleyin ve kalın bir macun kıvamı elde edinceye kadar karıştırın.

    Nasıl uygulanır?


    • Bu maskeyi temiz ayaklarınıza, kurumuş ve çatlak topuklara odaklanarak yayın.


    • 30 dakika boyunca bekletin ve yuvarlak hareketlerle masaj yapın.

    • Sıcak su ile durulayın ve haftada en az 3 kez tekrarlayın.




    3. Muz ve avokado
    avokado ve yağ


    Muz ve avokadonun nemlendirici özellikleri, kurumuş ve çatlamış topuklarınızın su dengesini geri kazanmasına yardımcı olabilir.


    İçerdiği yağ asitleri ve temel aminoasitler hücre yenilenmesini uyarır ve cildin yüzeyini sağlıklı ve yumuşak bırakır.


    Malzemeler


    • Olgun bir avokadonun yarısı

    • 1 adet olgun muz

    • 1 yemek kaşığı zeytinyağı (16 g)

    Hazırlanışı


    • Avokadonın yarısının içini çıkarın ve olgunlaşmış muzla beraber ezin.

    • Püre kıvamına geldikten sonra, zeytinyağını ekleyin ve karıştırın.

    Nasıl uygulanır?


    • Tedaviyi topuklarınıza yayın ve 30 dakika bekletin.

    • Sıcak su ile durulayın ve yatmadan önce her gece bu uygulamayı tekrarlayın.

    4. Vazelin ve kalın şeker


    Vazelinin nemlendirici gücü, kalın şekerin ölü hücrelerden arındırma etkisi ile birleşerek çatlak topuklar için bir çözüm üretir.


    Bu kombinasyon cildin yüzeyindeki ölü hücreleri temizler. Ayrıca, hücrelerin rejenerasyonunu uyararak, etkilenen bölgedeki lezyonları iyileştirmeye yardımcı olur.


    Malzemeler


    • 1 yemek kaşığı vazelin (20 g)

    • 1 yemek kaşığı şeker (10 g)

    Hazırlanışı


    • Vazelini şeker ile iyice karıştırın.

    Nasıl uygulanır?


    • Kremi topuklarınıza sürün ve 15 dakika bekletin.

    • Ilık su ile durulayın ve her gece tekrarlayın.

    5. Yulaf ezmesi ve bal


    yulaf ezmesi ve bal kremi

    Aşırı kuruluk ve ölü hücrelerin birikiminden kurtulmak için bu ev yapımı yulaf ezmesi ve bal kremi ayaklarınıza ve topuklarınıza uygulanabilir.


    Antioksidanları, vitaminleri ve mineralleri cildi korur ve onarımı destekler.


    Malzemeler


    • 3 yemek kaşığı yulaf ezmesi (30 g)

    • 2 yemek kaşığı bal (50 g)

    Hazırlanışı


    • Yulaf ezmesini bir kaba koyun ve bal ile karıştırın.

    Nasıl uygulanır?


    • Krema kıvamı elde ettikten sonra, ayaklarınızı temizleyin ve bu karışımı uygulayın.

    • Topuklarınızı tamamen kapladığından ve 40 dakika beklettiğinizden emin olun.

    • Durulayın ve haftada en az 3 kez tekrarlayın.

    Gördüğünüz gibi, çatlamış topuklar için kendi tedavilerinizi yapmak oldukça basit ve uygun fiyatlıdır. En sevdiğiniz seçeneği seçin ve mükemmel sonuçlar elde etmek için düzenli olarak kullanın!






    #ÇatlakTopuk, #Krem, #Peeling, #SuDengesi, #Topuk
    https://goo.gl/3kDeRp
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    At Kestanesi: Varis Oluşumunu Azaltır

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    At Kestanesi: Varis Oluşumunu Azaltır - https://www.sagliklimiyim.com/at-kestanesi-varis-olusumunu-azaltir/
    https://www.sagliklimiyim.com/wp-content/uploads/2018/03/at-kestanesi-4-770x515.jpg




    At kestanesi (Aesculus Hippocastanum), pembe ve sarı sarı noktalara sahip parlak pembe veya beyaz çiçek veren bitkinin meyveleridir.


    At kestanesinin yaprakları, çiçeği, kabuğu ve tohumlarından alınan özüt yüzyıllardır birçok bitkisel ilaçta, daha yakın zamanda da kozmetikte kullanılmıştır.


     


    At kestanesi, birtakım iyileştirici yararlar sağlayan birçok faydalı bitki bileşeni içerir. Bu bileşenlerden bazıları, triterpen glikozitleri, kumarin glikozitleri aesculin, flavonoidler (quercetrin), taninler ve bitki sterolleridir.


     


    At Kestanesi Varis Oluşumunu Azaltır


    Kronik venöz yetmezlik (CVI), kötü çalışan kan damarlarının, kanın kol ve bacaklarda verimli bir şekilde dolaşmasını önlediği bir durumdur. Farklı kronik venöz yetmezliğin, farklı nedenleri vardır fakat en yaygın olanı derin ven trombozu ve obezitedir. Kronik venöz yetmezlik, çoğunlukla kaşıntı, artan bacak pigmentasyonu, şişme, varisler ve hatta ülser ile tanımlanabilir. En yaygın tedavi sıkıştırmalı varis çorabı takmaktır. Sıkı elastik yapılmış çoraplar, tam olarak adından da anlaşılacağı gibi, damarları sıkıştırarak damar şişliğinin boyutunu azaltırlar. Bu, arter üzerindeki basıncı artırır ve daha fazla kan dolaşımına yardımcı olur. Tüm bunlar ayaklarda ve bacaklarda daha çok kan dolaşımına izin verir.


     


    Çalışmalar, at kestanesi özütünün sıkıştırma çoraplarına benzer bir etki sunduğunu ve damar ve arterleri daraltmaya yardımcı olduğunu göstermiştir. Norveç Tıp Birliği Dergisi’ne göre, at kestanesi tohumundan elde edilen özüt, Avrupa’da kronik venöz yetmezlik (CVI) için yaygın şekilde kullanılmaktadır. İtalya’nın Milano Üniversitesi, aescin’in kronik venöz yetmezlik için sıkıştırma terapisi kadar etkili olmasını sağlayıp sağlamadığına dair araştırma yaptı ve buna ek olarak aescin sadece kronik venöz yetmezlik için değil aynı zamanda hemoroid ve ödem için de önemlidir. En düşük seviyede bile, at kestanesi tohumu özütünün kılcal duvar proteinlerinin parçalanmasını önlediği düşünülmektedir.



    Karpal Tünel Sendromuna Yakalanma Riskini Azaltır


    At kestanesinde bulunan aescin, bilek etrafındaki iltihaplanmış sinirleri tedavi etme ve kan dolaşımını uyarabilme kabiliyetine sahiptir. Bu nedenle, karpal tünel sendromunun tedavisi, at kestanesinin şaşırtıcı sağlık yararlarından biridir. Karpal tünel sendromundan muzdaripseniz, at kestanesi yağını topikal olarak uygulayabilir veya karpal tünel sendromu için tablet veya tentürünü ağız yoluyla alabilirsiniz.


     


    At Kestanesi Acıyı Azaltır


    At kestanesinde bulunan maddeler, ağrıyı azaltmak ve bacaklardaki krampları tedavi etmek için faydalıdır. Ağrıyı azaltmak, at kestanesinin bilmeniz gereken bir başka şaşırtıcı faydalarından biridir. Bu nedenle, varisler, örümcek damarları ve diğer sağlık sorunları yüzünden acı çekiyorsanız at kestanesi alabilirsiniz.


     


    At Kestanesi Flebite Karşı Mücadele Eder


    Flebit, damarın iltihabıdır. Flebitten muzdarip olduğunuzda, etkilenmiş damarlarınız şişer. Bu da, ağrıya neden olur. At kestanesi kullanmak, ağrıda ve şişmiş damarlarda önemli bir rahatlama sağlayabilir.


     


    At Kestanesi, Romatoid Artrit Tedavisi Olabilir


    At kestanesi, birçok sağlık yararına katkıda bulunan antienflamatuvar özellikler içerir. At kestanesi, romatizmal ve eklem iltihabı ile ilgili ağrı, acı ve burkulma için bitkisel bir ilaçtır. At kestane özütünün, kas ve eklem ağrısını hafifletmek için atletler tarafından kullanılan bir çok masaj ürününe eklenmesinin bir nedeni vardır. Romatoid artrit için etkili bir evde ilaç yapmak için, yarım çorba kaşığı zeytinyağının içine 1 çorba kaşığı at kestanesi yağı katın. Karıştırıp günde iki kez etkilenen bölgeye masaj yapabilirsiniz.



    At Kestanesi Sindirim Sistemini Destekler


    At kestanesi sadece dolaşım sistemi için değil aynı zamanda sindirim sistemi için de faydalıdır. At kestanesine besin maddeleri ve bileşikler yüklenir. İshal için etkili bir evde tedavi yöntemidir. Sindirim problemleri çekiyorsanız, at kestanesinin sağlık yararlarını göz önünde bulundurmalı ve tedavinize eklemelisiniz.


     


    At Kestanesi, İshali Tedavi Edebilir


    At kestanesi, ishal için önerilen bir bitkidir. Ayrıca, bu makalede size tanıtmak isteyeceğimiz en güzel at kestanesi faydalarından biridir. Bununla birlikte, daha fazla araştırma ve çalışmalara ihtiyaç vardır.


     


    At Kestanesi Gül Hastalığından Kurtulmanıza Yardımcı Olabilir


    At kestanesi unu, at kestanesinin şaşırtıcı sağlık yararları listesinde yer alan vasküler problemlerin tedavisinde etkilidir. At kestanesi, antienflamatuvar özellikler içerir. At kestanesini kullanmak iltihaplanmayı azaltarak ve kan damarlarının gelişimini azaltarak gül hastalığının tedavisine yardımcı olabilir. At kestanesi, gül hastalığı için önemli bir bileşen olarak uygulanan bazı topikal kremlere ilave edildiğinde özellikle etkilidir. Ayrıca hali hazırda piyasadaki birçok kremin içinde de bulunmaktadır.


     


    At Kestanesi Yaşlanma Karşıtı Etkiler İçerir


    At kestanesi, antioksidan etkileri bulunduğu için bir yaşlanma karşıtı (antiaging) tonik olarak kullanılabilir. At kestanesi özütü, kılcal damarları ve ana arterleri güçlendirmede ve dolaşımı artırmada etkilidir. At kestanesinin, kırışıklıkların, ince çizgilerin ve selülitin görünümünü azaltmak ve önlemek için birçok yüksek kaliteli losyon ve kremlerde anahtar bir bileşen olarak kullanılmasının bir nedeni vardır. At kestanesi cildinizi parlak ve sağlıklı hale getirebilir. At kestanesinin faydalarıyla ilgileniyorsanız, en sevdiğiniz nemlendiriciye birkaç damla at kestane özütü ekleyebilir ve yatmadan önce cildinize uygulayabilirsiniz. Daha tatmin edici bir sonuç elde etmek için birkaç damla E vitamini yağıyla karıştırın.


     


    At Kestanesi Hemoroidi Hafifletir


    Hemoroid tedavisi, bu makalede size tanıtmak isteyeceğimiz bir diğer mucizevi at kestanesi yararlarından biridir. Büzücü özelliklere sahip olan at kestanesi hemoroit ağrısının hafifletilmesine yardımcı olabilir. Kan damarları üzerindeki etkisi, hemoroitli bölgeye uygulandığında da geçerli olacaktır.



    At Kestanesi Doğurganlığı Artırabilir


    Kısırlık sorunu yaşıyorsanız, at kestanesinin yararları ile yakından ilgilenmek isteyebilirsiniz. Bunun nedeni, at kestanesinde bulunan yararlı bileşiklerin doğurganlığı artırma kabiliyetine sahip olmasıdır. Bununla birlikte, infertilite için at kestane kullanmadan önce doktorunuzla konuşmalısınız. Bunun nedeni at kestanesinin ciddi ve hayatı tehdit eden yan etkilere neden olmasıdır.


     


    At Kestanesi Kanser Riskini Azaltabilir


    Kanseri önlemek ve vücudunuzu sağlıklı tutmak için sağlıklı bir diyet ve yaşam tarzına ihtiyacımız var. Kirlilik, kötü beslenme, sigara içme, sağlıksız yaşam tarzı, kimyasallar ve hatta güneş ışığına aşırı maruz kalma gibi bazı faktörler; kanser riskini artırabilir. At kestanesinin inanılmaz sağlık yararlarından birinin kanserle savaşmak olduğunu biliyor musunuz? At kestanesi kullanmak, kanser tümörlerini küçültmek ve kanser hücrelerini öldürmek için etkilidir. Bununla birlikte, bu faydanın yararlılığını ve güvenliğini kanıtlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var.


     


    At Kestanesi Ödemi Azaltır


    At kestane kullanmak, sıvı tutumunu ortadan kaldırarak ödemi azaltabilir. Ödem spor yaralanması ve travma nedeniyle meydana gelirse, at kestane etkili bir bitkisel ilaçtır. Kan akışını hızlandırarak, ödemi atmanıza yardımcı olabilir.


     






    #AtKestanesi, #AtKestanesiAcıyıAzaltır, #AtKestanesiDoğurganlığıArtırabilir, #AtKestanesiFlebiteKarşıMücadeleEder, #AtKestanesiGülHastalığındanKurtulmanızaYardımcıOlabilir, #AtKestanesiHemoroidiHafifletir, #AtKestanesiKanserRiskiniAzaltabilir, #AtKestanesiÖdemiAzaltır, #AtKestanesiSindirimSisteminiDestekler, #AtKestanesiVarisOluşumunuAzaltır, #AtKestanesiYaşlanmaKarşıtıEtkilerİçerir, #İshaliTedaviEdebilir, #KarpalTünelSendromunaYakalanmaRiskiniAzaltır, #RomatoidArtritTedavisiOlabilir
    https://goo.gl/LmLQML
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    Megaloblastik Anemi Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir?

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    Megaloblastik Anemi Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir? - https://www.sagliklimiyim.com/megaloblastik-anemi-nedir-ve-nasil-tedavi-edilir/
    https://www.sagliklimiyim.com/wp-content/uploads/2018/03/mageloblastik-anemi-nedir.jpg




    Megaloblastik Anemi olarak tıpta adlandırılan bu hastalığın tanımı, vücutta eksik olan bazı asit ve vitamin eksiğiyle tanımlanabilir. Bu vitamin ve asitin ise detayına girilecek olursa, folik asit ve B12 vitamini olarak söylemek mümkün olacaktır. Bunların eksiğinde ortaya çıkan bu rahatsızlık, DNA senteziyle eşleştirilebilir. Çünkü az önce bahsettiğimiz vitamin ve asitin DNA sentezinde çok büyük bir öneme sahip olduğunu bilmeniz gerekmektedir.


    demir-eksikligi


    DNA sentezinde eksiklik meydana geldiğinde birçok rahatsızlığın arkasından geleceğinin şüphesi yoktur. Örnek verecek olursak bunlardan başlıca olanı sentezdeki çeşitli bozukluklar ve megaloblastik değişiklik ortaya çıkmaktadır. Ayriyeten perriferik kanda da makrositer anemiye rastlanabilmektedir. Bu anemide eritrositlerin öcülleri diğerlerine nazaran daha da büyük olduğundan dolayı Megaloblastik yani büyük olan anlamındaki isim verilmiştir.


    Bu hastalığın tedavisinde tek bir yönden değil, birkaç yönden ve aşamalardan oluşan bir tedavi yöntemi uygulanmaktadır. Çünkü bu anemide eksik olan asit ve vitaminler çeşitlidir. Öncelikle folik asitin eksikliğinin tamamlanmasından bahsedip daha sonrada B12 vitaminiyle tedavi yöntemiyle yazımızı noktalayabiliriz.



    Folik Asit Eksikliği Nasıl Tedavi Edilir?


    Folik asit demir eksikliğinden sonra en sık karşılaşılan mikrobesin yoksunluğudur. Beslenme dengesinin bozulmasıyla ve açlıkla bağlantılıdır. Tedavisinin yapılması için ise günlük olarak 100 – 200 mcg folik asit verilerek tedavisine cevap alınabilmektedir. Ancak unutulmaması gereken bir şey vardır ki Folik asitten önce B12 vitamin eksikliğinin giderilmesi şarttır. Ortalama olarak tedavi süresi ise 15 ile 40 gün arasında yer almaktadır.


    B12 Vitamin Eksikliği Nasıl Tedavi Edilir?


    Öncelikle B12 vitamini biraz daha riskli olduğundan dolayı koruyucu dozda verilmektedir. Tanısı tamamiyle konduktan sonra hastaya 25 ile 100 mcg ile başlatılır. Daha sonra ise vücut alıştırıldıktan sonra vücuda devamlı ve kalıcı vitamin için 200 ile 1000 mcg ilave edilmektedir. Vitamin B12 eksikliği genellikle hayat boyu tedavi edilmektedir. Tedavide alyuvarların cevap vermesi 3.4.gün gibi cevap vermektedir ve daha sonrasında ise Folik asit tedavisine başlanmaktadır.


    Sağlıklı Kalmanız Temennisiyle …





    #MageloblastikAnemiAnlamıNedir, #MageloblastikAnemiNedir, #MageloblastikAnemiTamOlarakNedir, #MageloblastikAnemiTedavisiNasılYapılır, #SağlıkBilgileri
    https://goo.gl/dBima1
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    Mesane Kanseri Belirtilerine Dikkat!

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    Mesane Kanseri Belirtilerine Dikkat! - https://www.sagliklimiyim.com/mesane-kanseri-belirtilerine-dikkat/



    Tanı konulduğu anda olguların yaklaşık %75’i mesaneye lokalize olup %25’i bölgesel lenf düğümlerine veya uzak bölgelere yayılmıştır. . En çoğu değişici epitelyum hücreli karsinomlar (TCC’ler) olmak üzere tüm mesane kanserlerinin %95’i epitelyal malinitelerdir.

     

    Sigara içimi erkek ve kadınlarda olguların sırasıyla %50 ve %31’inden sorumludur. Etyolojik ajanın sigara kullananlarında idrarıyla atılan alfa ve beta naftilamin olduğu düşünülmektedir. Kimyasallar, boya, kauçuk, petrol, deri ve basım işlerinde çalışanlar yüksek bir risk altındadır.



    Benzidin, beta naftilamin ve 4-aminobifenildir ve ekspozür ile tümör gelişimi arasındaki latend dönem uzayabilir. Sikloffosfamid alan hastalar da bir risk altındadır. Yapay tatlandırıcıların alınmasının da bir risk faktörü olduğu ileri sürülmüştür



    Mesane kanserli hastaların %85-90’ında göze çarpan ilk semptom hematüridir. Mikroskopik veya makroskopik hematüri, sürekli olmaktan ziyade aralıklı olabilir. Sık, acil işeme ve dizüriyle birliktedir. İlerlemiş hastalığa ilişkin semptomlar kemik metastazlarından dolayı kemik ağrısı veya retroperitoneal metastezler veya üreter obstrüksiyonu nedeniyle böğür ağrısıdır.



    En sık görülen laboratuar patolojisi hematüridir. Mesane kanserleri çeşitli görüntüleme teknikleriyle saptanabilmesine rağmen varlıkları sistoskopi ve biyopsiyle kanıtlanır. Hematürinin değerlendirmesinde intravenöz ürografi hala en sık kullanılan görüntüleme tekniğidir.



    Ancak intravenöz piyelografi yerine giderek artan oranda bilgisayarlı tomografik (BT) ürografi kullanılmaktadır. Tüm batın boşluğu, böbrek parankimi ve üreterlerigörüntülemede daha hassastır. Mesane kanserlerinin tanı ve başlangıç evrenlendirilmesi sistokopi ve transüretal rezeksiyonla yapılır.



    Yüzeysel düşük derecede tümörler genellikle tek veya çoğul pipiler lezyon halinde görülürler. Yüksek derecede lezyonlar daha büyük ve daha geniş tabanlıdır. Karsinomain situn düz elitamatöz alanlar ve mukozal şeklinde görünebilir.



    Tümör görüntülendikten sonra hastaya anestezi altında muayene ve transülretral rezeksiyon ve kuşkulu lezyonun biyopsisi için randevu verilir. Amaç tümörün tanısı mesane duvarı tutulumunun derecesi belirlemek evrelendirme ve bu tedavi yöntemiyle (TUR-M) tedavi edilebilen düşük evreli lezyonların tam olarak eksizyonudur.



    Kaynak: Hastane.com.tr






    https://goo.gl/XAqdfT
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    Nöroblastom Kanseri Nedir, Belirtileri, Nasıl Anlaşılır ve Tedavisi

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    Nöroblastom Kanseri Nedir, Belirtileri, Nasıl Anlaşılır ve Tedavisi - https://www.sagliklimiyim.com/noroblastom-kanseri-nedir-belirtileri-nasil-anlasilir-ve-tedavisi/
    https://www.sagliklimiyim.com/wp-content/uploads/2018/03/noroblastom-nedir-doktorix.jpeg


    Nöroblastom adrenal bezin, boynun, göğüs veya spinal kordun sinir dokusunda habis yani kanserli hücrelerin oluştuğu bir hastalıktır.



    Nöroblastom genellikle adrenal bezlerin sinir dokusunda başlar.





    Üst böbreğin arka tarafındaki her böbrek üstünde bir olmak üzere toplamda 2 adrenal bez var. Adrenal bezler, nabız, kan basıncı, kan şekeri ve vücudun strese tepki vermesine yardımcı olan önemli hormonlar üretir.



    Nöroblastom çoğu zaman erken çocukluk döneminde, genellikle 5 yaşından küçük çocuklarda başlar. Bazen doğumdan önce oluşur ancak daha sonra, tümör büyümeye başladığında ve semptomlara neden olduğunda bulunur. Nadir durumlarda, doğumdan önce fetal ultrason ile tespit edilebilir.



    Nöroblastom tanısı konduğunda, kanser genellikle lenf düğümlerine, kemiklere, kemik iliğine, karaciğere ve deriye yayılmış olur.



    Nöroblastom belirtileri ve bulguları nelerdir ?



    Karın, boyun veya göğüste yumru yani şişlik ile kemik ağrıları ana belirtilerdir.



    Aşağıdaki sorunlardan herhangi biri meydana gelirse bir çocuk doktoruna başvurulmalıdır:



    Karın, boyun veya göğüste kitle

    Gözlerde kayma

    Gözlerin çevresinde koyu halkalar

    Kemiklerde ağrı

    Bebekde şişlikler veya nefes darlığı

    Bebeklerde cilt altında ağrısız mavimsi topaklar

    Zayıflık veya felç.



    Daha az görülen nöroblastoma bulguları ise şunlardır:



    Ateş

    Nefes darlığı

    Yorgunluk

    Kolay morarma veya kanama

    Peteşi (kanama yüzünden ciltte düz, sivri uçlu, koyu renkli lekeler)

    Yüksek tansiyon

    Şiddetli sulu ishal

    Ani kas hareketleri

    Kontrolsüz göz hareketi

    Bacak, ayak bilekleri, ayak veya skrotumda şişme



    Nöroblastom tanısı nasıl konur, testleri nelerdir ?



    Fizik muayene yapılır ve sağlık öyküsü dinlenir.



    24 saatlik idrar testi:



    Normalden yüksek miktarda homovanillik asit (HMA) ve vanil mandelik asit (VMA) nöroblastomun bir işareti olabilir.



    Kan testleri:



    Normalden yüksek dopamin ve norepinefrin seviyeleri nöroblastoma ait bir işaret olabilir.



    Kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisi, radyolojik testler ve nörolojik muayene tanıda kullanılan diğer yaklaşımlardır.



    Nöroblastom Evreleri



    Nöroblastom tanısı konduktan sonra kanser başladığı andan itibaren vücudun diğer bölgelerine yayılıp yayılmadığını bulmak için testler yapılır.



    Kanserin yaygınlığını bulmak için kullanılan süreç, evreleme olarak adlandırılır. Nöroblastom’da, evre, tedaviyi planlamada kullanılan faktörlerden biridir.



    Nöroblastom evrelemesi şöyledir:



    Evre 1:



    Tümör tek bir alandadır ve görülebilen tümörlerin hepsi ameliyat sırasında tamamen çıkarılır.



    Evre 2:



    Evre 2A: Tümör tek bir alandadır ve görülebilen tümörlerin hepsi ameliyat sırasında tamamen çıkarılamaz.



    Evre 2B: Tümör tek bir alandadır ve görülebilen tümörlerin hepsi ameliyat sırasında tamamen çıkarılabilir. Kanser hücreleri, tümör yakınındaki lenf düğümlerinde bulunur.



    Evre 3:



    Aşağıdakilerden biri mevcuttur:



    Ameliyat sırasında tümör tamamen çıkarılamaz ve vücudun bir tarafından diğer uca yayılır ve yakınlardaki lenf bezlerine de yayılabilir,



    Tümör sadece bir bölgede, vücudun bir tarafındadır, ancak vücudun diğer tarafında lenf nodlarına yayılmıştır,



    Tümör vücudun ortasındadır ve vücudun her iki tarafındaki dokulara veya lenf bezlerine yayılmıştır ve ameliyatla tümör çıkarılamaz.



    Evre 4:



    Evre 4’te, tümör uzaktaki lenf düğümlerine, deri veya vücudun diğer kısımlarına yayılmıştır.



    Evre 4S’de aşağıdakiler geçerlidir:



    Çocuk 1 yaşından küçük,



    Kanser deriye, karaciğere, kemik iliğine yayılmıştır, ancak kemiğe yayılmamıştır,



    Primer tümör tek bir alandadır ve o bölgedeki görülebilen tümörün tamamı ameliyat sırasında tamamen çıkarılabilir,



    Kanser hücreleri, yakındaki lenf düğümlerinde bulunabilir.



    Nöroblastom tedavisi nasıldır ?



    Nöroblastom’da tedavi, risk gruplarına göredir.



    Nöroblastom evresi risk grubunu belirlemede kullanılan bir faktördür. Diğer faktörler çocuğun yaşı, tümör histolojisi ve tümör biyolojisi’dir.



    3 risk grubu vardır: düşük risk, orta risk ve yüksek risk.



    Düşük ve orta riskli nöroblastomanın iyileşme şansı yüksektir.

    Yüksek riskli nöroblastom tedavisi zor olabilir.



    4 tip standart tedavi uygulanmaktadır:



    Cerrahi



    Ameliyat genellikle nöroblastomu tedavi etmek için kullanılır. Tümörün nerede olduğu ve yayılıp yayılmadığına bağlı olarak, mümkün olduğunca tümörün çıkarılması sağlanacaktır.



    Eğer tümör çıkarılmazsa bunun yerine bir biyopsi yapılabilir.



    Radyoterapi



    Kemoterapi



    Monoklonal antikor tedavisi, kök hücre nakli ile yüksek doz kemoterapi ve radyasyon tedavisi, 13-cis retinoik asit gibi yeni tedaviler de klinik araştırmalarda test edilmektedir.



    Nöroblastom Tedavi Seçenekleri



    Düşük riskli nöroblastom



    Dikkatli bir izlem sonrası cerrahi

    Bazı bebekler için yalnız izlem

    Tümörün yarısından azı alındığında veya ciddi semptomlar ameliyatla hafifletilemediğinde ameliyattan sonra kemoterapi

    Ciddi sorunlara neden olan ve kemoterapiye hızlı cevap vermeyen tümörleri tedavi etmek için radyasyon tedavisi

    Düşük doz kemoterapi



    Orta riskli nöroblastom



    Kemoterapi

    Kemoterapi sonrası cerrahi ve /veya radyoterapi

    Ciddi sorunlara neden olan ve kemoterapiye hızlı cevap vermeyen tümörleri tedavi etmek için radyasyon tedavisi.



    Yüksek riskli nöroblastom



    Yüksek doz kemoterapi, ardından mümkün olduğu kadar tümörün alınması için ameliyat

    Tümör bölgesine ve gerekirse kanserli vücudun diğer bölümlerine radyasyon tedavisi

    Kök hücre nakli

    Kemoterapi, ardından 13-cis retinoik asit

    Kemoterapiden sonra monoklonal antikor tedavisi

    Kök hücre naklinden önce radyoaktif iyot ile radyasyon terapisi

    Kök hücre naklinin ardından 13-cis retinoik asit



    Nöroblastom prognozu yani gidişatı nasıldır ?



    Prognoz yani iyileşme şansı ve tedavi seçenekleri aşağıdakilere bağlıdır:



    Tanı konduğunda çocuğun yaşı, kanser evresi, tümörün vücutta olduğu yer, tümör histolojisi (tümör hücrelerinin şekli, fonksiyonu ve yapısı).



    Olumlu bir tümör biyolojisi, iyileşme şansının daha iyi olduğu anlamına gelir.



     



     



    #13CisRetinoikAsit, #24SaatlikIdrarTesti, #Cerrahi, #Evre1, #Evre2, #Evre3, #Evre4, #KanTestleri, #Kemoterapi, #KökHücreNakliIleYüksekDozKemoterapiVeRadyasyonTedavisi, #MonoklonalAntikorTedavisi, #Nöroblastom, #NöroblastomBelirtileriVeBulgularıNelerdir, #NöroblastomEvreleri, #NöroblastomPrognozuYaniGidişatıNasıldır, #NöroblastomTanısıNasılKonur, #NöroblastomTedavisiNasıldır, #OrtaRiskliNöroblastom, #Radyoterapi, #TestleriNelerdir, #YüksekRiskliNöroblastom
    https://goo.gl/HsbYrn
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum:

    Papaya, Elma ve Yulaflı Smoothie İle Sindirim Sisteminizi Dengeleyin

    Şubat 28, 2018 0 Comments

    Papaya, Elma ve Yulaflı Smoothie İle Sindirim Sisteminizi Dengeleyin - https://www.sagliklimiyim.com/papaya-elma-ve-yulafli-smoothie-ile-sindirim-sisteminizi-dengeleyin/
    https://www.sagliklimiyim.com/wp-content/uploads/2018/03/papaya-smoothie.jpg



    Sindirim problemleri yaşayan insanlar bu lezzetli smoothieyi mutlaka denemeli. Papaya, elma ve yulafla yapılan bu içeceğin en iyi tarafı, sindirim sisteminizi dengelemek için harika bir çözüm olmasıdır.


    Bu yazıda, sindirim sisteminizi geliştirmenize yardımcı olmanın yanında vücudunuza bol miktarda besin de sağlayacak olan bu smoothienin şaşırtıcı özelliklerini keşfedeceksiniz. 





    Sindirim sisteminizi diyetinizle daha iyi hale getirin


    Sindirim problemleri genellikle dengesiz bir beslenmenin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bununla birlikte bu durumu etkileyen diğer fiziksel ve duygusal faktörler de bulunmaktadır. Bu faktörler, karaciğer ve bağırsağınızın çalışmasını etkilemektedir.


    Bunların dışında, herhangi bir sindirim rahatsızlığına sahipseniz her gıdanın size iyi gelmeyeceğini aklınızda bulundurmalısınız. Böyle bir durumda bu gıdaların sağlıklı olup olmadığı pek de önemli değildir.


    Ne olursa olsun dengeli ve çeşitli bir diyeti benimsemeniz gerekmektedir. Kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayan gıdaları tüketmeye özen gösterin. Bunu yaparak kendi diyetinizi oluşturabilirsiniz.


    Tedavi edici özelliği olan gıdalar


    Bazı gıdalar sindirim bozukluğu çeken insanlar için oldukça yararlıdır. Aşağıda size bu gıdalardan üç tanesini göstereceğiz. Bu gıdaları bir smoothie içinde karıştırarak içebilirsiniz.





    Papaya


    soyulmuş papaya

    Papaya, şeker ve lif açısından zengin içeriğe sahip olan tropik bir meyvedir. Bu durumun nedeni papayanın içerisinde bulunan yüksek miktarda beta-karotendir. Bu madde aynı zamanda papayaya portakal rengini de verir.


    Ayrıca papaya, A, B ve C vitaminleri bakımından zengin bir gıdadır. İçerisinde bulunan papain enzimi ve diğer besin maddeleri sayesinde, papaya sindiriminiz için harika bir besindir. Bunu sağlayan nedenler ise şunlardır:


    • Papaya anti-enflamatuvar özelliklere sahiptir ve bu özellikler sindirim sisteminizde var olan ağrı ve iltihapları yatıştırır.

    • Sindirime iyi gelir. Bu durum, et ve balık gibi protein açısından zengin gıdalar için özellikle geçerlidir.

    • Mide asidini azaltır.

    • Bağırsakları tahriş etmeden bağırsak hareketini geliştirir.

    • Ezilmiş çekirdekleri bağırsak parazitleri ile savaşır.




    Elma


    Elma yaygın olarak her yerde bulunan bir meyvedir. Bazen bu meyveye yeteri kadar önem vermeyiz. Çünkü bu elma her zaman ulaşabildiğimiz bir gıdadır. Ayrıca unutmayın “günde bir elma doktoru sizden uzak tutar”.



    • Elma gastrik sıvıları uyarır. Bunun nedeni ise içerisinde bulunan histidindir. Elma, ülser ve gastrit için çok yararlıdır.

    • İçerisinde bulunan pektin bağırsak hareketini yönetir. Hem kabız, hem de ishal olma eğiliminiz  varsa eğer, sizin için oldukça faydalı olacaktır. Bu nedenle, hassas bağırsak sendromu gibi hastalıkların yönetimi için mükemmel bir seçimdir.

    • Malik asit, karaciğer ve safra kesenizin sağlığına iyi gelir. Bunun sonucu olarak da yağların sindirimine yardımcı olur.

    • Elmada bulunan çözünebilir lifler, sindirim işlemi sırasında glikoz emilimini yavaşlatır.

    • Vücudunuzu alkalize eder.

    • Kötü kokan nefesi önler.

    Her zaman için organik elma yemenizi öneriyoruz. Çünkü elmanın üzerinde genelde çok fazla böcek ilacı bulunmaktadır.


    Yulaf


    yulaf ezmesi


    Yulaf, yiyebileceğiniz en iyi tahıllardan biridir. Bu gıdanın besin değeri oldukça fazladır. Yulaf, vitamin, mineral, lif ve zamk açısından zengindir.


    Yulafın sağlığa iyi gelen faydaları ise şunlardır:


    • Yulafın içerisinde zamk bulunur. Bu madde, sindirim sisteminizin içerisini yağ ile kaplayan ve koruyan bir tür çözünebilen liftir. Yulafın bu özelliği, gastrit ve kolit kaynaklı problemler için çok yararlıdır.

    • Karaciğerinizi harekete geçirir ve daha fazla lesitin üretmenize yardımcı olur.

    • Oldukça doyurucu bir besindir.

    • Safranızdaki asit oranını azaltır.

    • Kabızlıkla savaşır.


    • Bu bahsettiğimiz sindirim özelliklerinin yanında, yulaf sinir sisteminizi de düzenler. Bu özellik, sinirlendiğinde karnında kelebekler hissetme eğilimi gösteren insanlar için çok yararlı olabilir.

    Papaya, elma ve yulaf


    paya ve elmadan oluşan içecek


    Aşağıda size papaya, elma ve yulaf ezmesinden oluşan smoothieyi nasıl hazırlayacağını anlatacağız. Bu doğal içeceği hazırlamak çok kolaydır.


    Malzemeler


    • 1 dilim ananas

    • 1 adet elma

    • 2 yemek kaşığı yulaf

    • 1 su bardağı su

    • Tatlandırmak için şeker otu (isteğe bağlı olarak)

    Ne yapmanız gerek?


    • Öncelikle bir gece önceden yulafı bir bardak suda bekletmeniz gerekmektedir.

    • Sabah olduğunda elma (organik ise kabuğuyla birlikte) ve papayı su ve yulaf ile karıştırın ve mikserden geçirin.

    • İsterseniz papayanın çekirdeklerini de bu karışımın içerisine ekleyebilirsiniz. Ancak 10 taneden fazla  eklememeye özen gösterin.

    • Eğer daha akışkan olmasını isterseniz, daha fazla su eklemeniz gerekmektedir.

    • Son olarak isteğinize bağlı olarak şeker otu ile bu karışımı tatlandırabilirsiniz.





    #Bağırsak, #Elma, #Papaya, #Sindirim, #Yulaf
    https://goo.gl/vVCn3P
    Sagliklimiyim.Com

    0 yorum: